
Türk Tarım Orman Dergisi’nde yayınlanan “Toroslarda dumanı tüten kara çadırın son sahipleri: Sarıkeçili Yörükleri” başlıklı yazısı… Anadolu’da halen yaylak ve kışlak arasında konargöçer hayat yaşayan, ülkemizde küçükbaş hayvancılığın nüvesi sayılan Sarıkeçili Yörükleri, Toroslarda hayatını sürdüren bir oymaktır. Geçmişi Horasan’a ve Orta Asya’ya dayanan, bin yıldan bu yana da Anadolu’da hiç değişmeden varlığını sürdüren bir kadim kültürün temsilcileridir. Yörük kültürüne yakınlığım, bir vefa borcunu yerine getirmemi ve haklarında bildiklerimi kaleme dökmemi zorunlu kılıyor. Onların yaşadıkları zorlukları, tarihle olan bağları, geleceğe dair planları ve varsa eğer beklentileri dile getirilmeli. YÖRÜKLER Günümüzde sadece Toroslarda yaşayan, küçükbaş hayvancılıkla geçinen ve göçerliği sürdüren Yörüklerin tarihine bakıldığında: on birinci yüzyıldan itibaren Anadolu’da ve daha sonra da Balkanlarda yurt kuran Oğuz Boylarına mensup Türkmenler çıkar karşımıza. Yerleşik hayata geçenler daha çok Türkmen, göçebe hayatını sürdürenler ise kendini Yörük olarak tanımayı ve tanıtmayı tercih etmişlerdir. Bağlı olduğu oba, oymak ve aşiretlerin adı da çoğunlukla yetiştirilen hayvan ırkına göre -Sarıkeçili, Honamlı, Kara Keçili, Ak Koyunlu ve Kara Koyunlu gibi isimlerle- belirlenmiştir. Yörük: yürüyen, göç eden, sağlam ve doğada yaşayan özgür ruhlu insan olarak tarif edilir. Bu tarife uymayan, yani özelliğini yitirip geleneklerinden kopan ve göçerlikten vazgeçip yerleşik hayatı seçenleri de yörükler pek hoş karşılamamışlar, hatta onları işe yaramaz, tembel anlamında “yatık-yatuk” diyerek dışlamışlar uzun zaman. Hal böyleyken zaman içinde değişen şartlar, bazen de devlet otoritesi onları iskâna, toprağa bağlı yaşamaya zorlamış; siyasi ve ekonomik nedenler, fetihler herkesi bir akıbete savurmuştur. Bugün Anadolu’da pek çok insanımız kendini “Ben Yörüğüm, Türkmenim, Türkmen Yörüğüyüm” diyerek tanıtır ve kimliğini onurla taşır. Hafızası diri bir milletin köklerini unutmaması gerekir. İşte bu yüzden Sarıkeçililer çok kıymetli. Orta Asya’da dolanan ruhun bugün Toroslarda tezahür eden en sahici parçası olarak yürümeye, konup göçmeye devam ediyorlar. Binlerce yıl kiliminde, keçesinde bir çizginin dahi değişmediği, Toroslar’da dumanı tüten kara çadırın son sahipleridir onlar.